3 results listed
Throughout history, the family has been cared and detailed provisions have been made. One of
these provisions is to pay one of the spouses to the other depending on the wedding. This
payment is double sided in Judaism. The portion which paid by groom to bride’s father is called
“mohar”, which paid by bride’s father to groom is called “drahoma”. It is possible to mention the
existence of drahoma as a tradition in Christianity. The name of this payment in Islam is mahr
which is paid by man to woman herself. It becomes woman’s own property. It can’t be used
without her permission. Even under different names, such as mohar, drahoma, dowry, kalın, this
payment is not only available in spiritual religions but also in non-religious systems . This
situation implies the importance of the issue and the need to address it, but also prevents us from
limiting the phenomenon to the religious sphere. Therefore, in our study the payment to the
spouses will be discussed, but the examination of the whole will be transferred to the wider
studies and its scope will be limited to the heavenly religions. In this context, general information
about the mentioned concepts will be given, the provisions of this payment will be examined and
similarities and differences between them will be tried to be determined.
International Congress of Human and Social Sciences Research
İTOBİAD
Ayşe Betül ALGÜL
Tarih boyunca aile önemsenmiş ve hakkında detaylı hükümler konulmuştur. Bu hükümlerden
biri de nikaha bağlı olarak eşlerden birinin diğerine ödeme yapmasıdır. Yahudilik’te bu ödeme
çift taraflı olup, erkek tarafından gelinin babasına ödenen kısmı “mohar”, kızın babası tarafından
damada ödenen kısmı “drahoma” olarak isimlendirilir. Hristiyanlık’ta da bir gelenek olarak
drahomanın varlığından bahsetmek mümkündür. İslam’da bu ödemenin adı mehir olup erkek
tarafından kadına yapılır. Kadının öz malı olan mehir, sadece onun izni dahilinde kullanılabilir.
Mehir, mohar, drahoma, başlık, kalın gibi farklı isimler altında da olsa bu ödemenin sadece semavî
dinlerde değil, dînî olmayan sistemlerde de mevcut olması meselenin önemine ve ele alınmasının
gereğine işaret etmekle birlikte, konuyu dînî alanla sınırlamamıza engel olmaktadır. Bu
gerekliliğe binaen çalışmamızda eşlere yapılan ödeme ele alınacak, tamamının incelenmesi daha
geniş çalışmalara bırakılarak kapsamı semavî dinlerle sınırlı tutulacaktır. Bu bağlamda zikredilen
kavramlar hakkında genel bilgi verilecek, mezkur ödeme hakkındaki hükümleri incelenerek
aralarındaki benzerlik ve farklılıkları tespit edilmeye çalışılacaktır.
International Congress of Human and Social Sciences Research
İTOBİAD
Ayşe Betül ALGÜL
Zaruret; korunması gereken beş temel haktan en az birinin kısmen veya tamamen ortadan kalkmasının kuvvetle
muhtemel olduğu durumlarda, mükellefe haramı işleme ve/veya vacibi terk etme ruhsatı veren mazerettir. İçinde
bulunduğu hâlden ancak dinin birtakım emirlerini terk etmek suretiyle kurtulabileceği bu zaruret durumlarında, birey
mazur sayılır. Âyet ve hadislere bakıldığında kolaylık üzerine vurgu yapıldığı görülür. Allah’ın kulları için zorluk değil
kolaylık istediğini belirtmesi, Hz. Peygamber’in kolay olanı tercih ve teşvik etmesi bu bağlamda zikredilebilir.
Dolayısıyla dini emirlerin amacının bireylerin sıkıntıya girmeleri veya meşakkat çekmeleri olmadığı söylenebilir. Bu
nedenle kulların zorlanacakları durumlarda ruhsatlar tanınır.
Usûl âlimleri zaruret konusunu detaylı bir şekilde incelemişlerdir. Bu bağlamda âyet ve hadislerden hareketle
zarûrat-ı hamse denilen, zarar görmemeleri için dini emirlerin ihlal edilebileceği beş temel hakkı (canın, dinin, malın,
aklın, neslin korunması) belirlemişler, bu hakların muhafazası için hangi emirlerin ne dereceye kadar terk edilebileceği,
terk etmenin hükmü gibi hususları tartışmışlar, ilgili nasslara dayanarak genel ilkeler tespit etmişlerdir. Bahsi geçen
ilkeler Mecelle’nin külli kaideleri arasında da yer almakta, dolayısıyla Mecelle üzerine araştırma yapan âlimlerin
incelemeleri kapsamına girmektedir. Bu âlimlerden biri de Rûhu’l-Mecelle isimli sekiz ciltlik bir şerh yazan
Safranbolulu Hacı Şerif Ahmed Reşid Paşa’dır (1858-1918).
Çalışmamızda, bahsi geçen şerhin zaruret prensibine dayalı külli kaidelere dair açıklamaları ele alınacaktır. Bu
bağlamda öncelikle usûl eserlerinde yer alan bilgiler doğrultusunda zarûret konusu incelenecek, ardından Rûhu’l-
Mecelle isimli şerhte konuya ilişkin yapılan inceleme ve tahliller okuyucunun istifadesine sunulacaktır.
Uluslararası Geçmişten Günümüze Karabük ve Çevresinde Dini, İlmi ve Kültürel Hayat Sempozyumu
UGGKS2019
Ayşe Betül ALGÜL